yengeç dönencesi
Biraz sabır.
Sabahları erken kalkıp, bazı geceler
hiç uyumuyorum. Bazı geceler yalnızlığına ortak oluyorum başka
insanların, bazı geceler kendi yalnızlığımla ne yapacağımı
düşünüyorum. Çıkış bulamıyorum. Ben hep büyüyorum ama hiç
çıkış bulamıyorum.
Düzene oturtulması gereken şeyler
var elbette, yapılması gereken işler ve konuşulması gereken
meseleler. Ben artık insanlarla konuşamıyorum. Cümlelere
başlıyorum topluca ve bir yere kadar geliyorum da. Konuya
giremiyorum hiçbir zaman. Konu ne bilmiyorum.
“Başarısızlıklarla dolu seneler
geçirdim, bir yenisine girmeye daha tahammülüm yok.” derken
haziran geldi! Haziranda her şey yoluna girecekmiş gibi. Sanki
haziran benim gözlerimi uykuya kapatabilirmiş gibi. Kapatabilir mi?
Kapatamadı.
Sürerliliğim kalmadı bu hayata
karşı. Ne günler katlanılabilirdi ne de uykular. Ben bir yola
çıkmak istedim yalnızca. Biri yanımda olsun istedim. Ama tek
duyabildiğim kendi ayak sesim. Korkakça, bir gecenin içine doğru
yürüyorum şimdi. Işığımı kaybettim, ama en azından hâlâ
kendimdeyim. Kendimleyim. Ya kendimi kaybetseydim?
Usulca uyanıyorum bir uykudan, aynada
bir yüz görüyorum. Dokunabiliyorum, hissedebiliyorum. İçimi
görmek istiyorum, içimden çıkmak istiyorum. Burada kapana
kısılmış gibiyim. Benim yerim burası değil. Yerimi bilmiyorum.
Ben bu hayatta ne az şey biliyorum!
Her şey anlamsız, bu gözler neye
bakıyor? Boşluğa. Boşluğa. Boşluğa. Boşluğa. Boşluğa. Kim
dolduracak bu boşluğu?
Temmuz sıcağında ya da ağustos
rüzgârında... Hiç fark etmedi; sevemedim, sevilemedim. Oturup,
bekledim bir bankta. Günler, aylar, yıllar... Şimdi her şeye çok
uzaktayım ve her şey uzaklaşıyor benden. “Ellerim boşlukta,
ben darda kaldım.” Ellerim boşluktan başka tutacak bir şey
bulamadı. Hiçbir eli tutamadım.
Yavaşça bir düşü öldürüyorum,
ardından diğerini. Hakkım yok, gücüm kalmadı. Hiç rahat
vermiyor anılar ve düş değeri kazanıyorlar. Düşler kalbimi
yoruyor. Düşlerimi öldürüyorum. Düşler beni öldürüyor.
Düşlerim kırılıyor. Bana dair her şey ne çabuk kırılıyor!
Kırıklıklardan sıkıldım, böyle yaşamak elimden gelmiyor.
Yaşamak elimden gelmiyor.
Her şey ne basitmiş oysa bütün
mümkünlerin kıyısındayken. Ne ölüme ne de yaşama yakınken.
Yakın olduğum tek şey bir duvar ve sesim ona çarpamıyor. Duvarı
yıkamıyorum, duvar beni yıkıyor. Kalbimi yokluyorum, hâlâ
atmaya devam ediyor. Arsızlık!
Benim asıl derdim kendimle. Savaşların hepsinden kendime yenik çıkıyorum. Savaşmayı bilmiyorum, savaş ne bilmiyorum. Ben sadece bir şeyler olsun istiyorum artık. Havada asılı kalan bu hayata bir pencere açmak istiyorum.
Bir hikâye istedim, orada ol istedim. Bu hikâyede kendime bir yer bulamadım.