bir gece vakti ya da gitmeden önce
şimdi neye göz yumuyorsun
döndüğün son kavşağa mı
ya da unuttuğun kışlara mı
şimdi neye yüzünü dönüyorsun
tükettiğin sabahlara mı
ya da yazamadığın satırlara mı
şimdi nereye doğru koşuyorsun
sarıya boyadığın göklere mi
yoksa elinden tutan güneşlere mi
şimdi neyi bekliyorsun
kaçırdığın otobüsleri mi
ya da korktuğun bisikletleri mi
şimdi neden ağlıyorsun
elinde can veren balığa mı
yoksa içinde büyüttüğün çocuğa mı
şimdi neye üzülüyorsun
kuruyup giden ellerine mi
ya da silemediğin gözlerine mi
şimdi neden kaçıyorsun
hiç dinlemediğin bir şarkıdan
yoksa önsözü olmayan bir kitaptan mı
şimdi kime sesleniyorsun
apartmanın en üst katına mı
ya da öbür taraftaki camlara mı
şimdi nereye bakıyorsun
batmayan günün kızıllığına mı
yoksa görülmemiş bir yıldıza mı
şimdi nereyi hayal ediyorsun
birbiri ardınca eriyen yokuşları mı
ya da hiç oturmadığın bir bankı mı
şimdi nelerden uyanıyorsun
gözünü kapattığın acılarından mı
yoksa gördüğün rüyalardan mı
tüm bunlardan sonra