9 Mayıs 2016 Pazartesi

                         bir gece vakti ya da gitmeden önce

şimdi neye göz yumuyorsun
döndüğün son kavşağa mı
ya da unuttuğun kışlara mı

şimdi neye yüzünü dönüyorsun
tükettiğin sabahlara mı
ya da yazamadığın satırlara mı

şimdi nereye doğru koşuyorsun
sarıya boyadığın göklere mi
yoksa elinden tutan güneşlere mi

şimdi neyi bekliyorsun
kaçırdığın otobüsleri mi
ya da korktuğun bisikletleri mi

şimdi neden ağlıyorsun
elinde can veren balığa mı
yoksa içinde büyüttüğün çocuğa mı

şimdi neye üzülüyorsun
kuruyup giden ellerine mi
ya da silemediğin gözlerine mi

şimdi neden kaçıyorsun
hiç dinlemediğin bir şarkıdan
yoksa önsözü olmayan bir kitaptan mı

şimdi kime sesleniyorsun
apartmanın en üst katına mı
ya da öbür taraftaki camlara mı

şimdi nereye bakıyorsun
batmayan günün kızıllığına mı
yoksa görülmemiş bir yıldıza mı

şimdi nereyi hayal ediyorsun
birbiri ardınca eriyen yokuşları mı
ya da hiç oturmadığın bir bankı mı

şimdi nelerden uyanıyorsun
gözünü kapattığın acılarından mı
yoksa gördüğün rüyalardan mı

tüm bunlardan sonra
karaburun'a da gider miyiz?


6 Mayıs 2016 Cuma

                                       konuşma

        Merhaba! Öylesine içimi dökmek istediğim bir yazı olacak bu yalnızca. Sanırım birikmiş yine. Zaten birikmeseydi buraya yazmazdım. Uzun zamandır da birikenlerimi yazmak için kullanıyorum burayı, bunun için özür dilerim evvelâ.
        Mayıs geldi, nisan bitti. Yaz kapıda. Nötr hissediyorum. İçimi kıpır kıpır eden tek şey yazın geliyor olması. Ablamın dönüşünü de simgeliyor bir bakıma çünkü yaz. Onun dışındaysa hayatıma dair pek de bir şey söyleyemem. Kendime vakit ayırdığımı sandığım vakitlerde düşüncelerinden kurtulamadığım korkularım var. Kafamı meşgul eden ve muhtemelen asla soramayacağım sorular. Neden derseniz, ya da en azından ben kendime bu soruyu yönelttiğimde ise yanıt şu oluyor: Muazzam olmasa da yolunda giden bir şeyler var ve bunları yoluna koymak çok da kolay olmadı. Sorgulamak için vaktim yok, sorgulamaya gücüm de yok. Geçmişe özlemimin en büyük sebebi de bu aslında. Birkaç sene öncesine kadar sonucu ne olursa olsun bir şeyleri sormaktan ve onlara yanıt aramaktan korkmuyordum. Ama sanırım bir süre sonra, huzursuz olmamak adına gözlerimizi kapamalıyız. En azından ben. Gerçekler her zaman iyi sonuçlar doğurmuyor. İnanabileceğimiz bir yalan olmadan nasıl ayakta kalabiliriz ki hem? Şimdi neye yanıt alsam, artçı depremler getiriyor ardından. Bununla baş edecek kadar kuvvetli değilim.
        Her şey güzelken -en azından ben öyle düşünürken gelen o boşluk hissi ve belki de birkaç ay sonra hiçbir şeyin şu an olduğu gibi olmayacağı fikri beni yiyip bitiriyor çok zamandır. Elbette hayat değişir, insanlar da. Hatta yerlerinde sayıyor olmaları ayrı bir dezavantaj. Fakat ya ömrümüz boyunca oraya kilitlenip kalmak istediğimiz güzel anlar? Bir süre sonra onların canımızı yakabileceği veya bir mânâ taşımayabileceği hissi öylesine fena ki. Hayatımızın belli bir döneminde hiç bitmesini istemediğimiz anların, güzelliğiyle göz yaşartan hatıraların gün gelip de bizim için bir şey ifade etmeyecek olması nasıl da acı verici.
        Geçen mayıs başımı çok net anımsıyorum. Koskocaman bir yıkıntı içindeydim sanki. Kaybetmiş gibiydim adeta. Peki ya şimdi? Bazen mutluluktan ölmek istediğim anlar yaşıyorum. Bir yılda, yalnızca bir yılda ne değişmiş olabilir ki? Bir yılda her şey nasıl bu kadar da hızlı değişmiş ve tam tersine dönmüş olabilir ki? Bu sorulara verilebilecek alternatif hiçbir yanıt, beni mutlu etmiyor. Aksine, üzülüyorum ve acıyorum kendime. Her şeyi çok hızlı tüketmişim. Acımı bile. Böyle anlarda, affedemiyorum kendimi. Lâkin şu an olduğum nokta öylesine güzel ki. Bilemiyorum, bin türlü bilinmezlik içinde ne yapabilirim sorusuna yanıt veremiyorum.
       Kendimle vakit geçirmeyi seven biriydim ve yalnız kalmanın benim için çok da problem olmadığı bir çocukluk yaşadım. Şimdiyse kendime katlanamıyorum.
       Bu durumdan beni kurtaracak birini aramıyorum. Ki buna ihtiyacım da yok zaten. Tüm bunları düşünebiliyor ve fark edebiliyorken, kendi kendimi çekip kurtarabilirim. Zira kendimi en iyi ben tanıyorum. Ne düşünüyorum ne hissediyorum, bunları ben biliyorum. Sanırım tek ihtiyacım, kendime ulaşmak. Onu da yapabilmeye başladım son zamanlarda. Her şeyin güzel olacağı yalanı, bir süre daha hayatımda olacak. Ama kendi kendimi büyütmeyi öğrenene kadar. Ya da kendime katlanabileceğim zamana dek.
        Tüm bunlara rağmen hayat güzel, Radiohead albüm çıkarıyor. Red Hot Chili Peppers yeni şarkılarını yayınladı. Yalnızca bütün özlediklerim, benden ayrı yaşıyor.