28 Temmuz 2015 Salı

                                    yol             

Bak uzuyor yol sen baktıkça bana
Bin kararsızlıkla sana gelmek gibi şimdi
Çoğu kez yetmiyor varlığın bile
Şimdi insem arabadan yürüsem yol boyu
Seni hatırlayıp gülsem ama çokça ağlasam
Dalıp gitsem şarkının en sevdiğim yerini dinlermişcesine
Elin dokunsa omzuma
Bu su hiç durmaz dalgalanır denizler
Tekerlek döndükçe uzaklar yakın olur
Pencerenin ardında bin hayat bini de farklı
Ki sen çoğu kez yetmiyorsun
Sonra yükseliyor ardından çıkan duman
Daha yakın oluyor uzaklar, daha, daha
Altımızdan kayıyor yol ve kenarındaki ağaçlar
İnceliyor elektrik telleri ki neye yarar şimdi
Ağlayasım var çünkü gülüyorum neden sebep belli değil
Uyuyorum uyanıyorum gün değmiş yüzüne
Ama sen çoğu kez yetmiyorsun
İzin veriyorum rüzgâra içeri dolsun diye
Seni okşuyor rüzgâr ağlıyoruz
Biz seninle ağlıyoruz ve uçurtma
Takılıyor kenardaki ağaçların dallarından birine
O dallar ki geride kalmaya mahkûm
Sonra devam ediyor yol
Sessizliğin içinde kaybolmuş gibi
Biz yaklaştıkça saklanıyor uzaklar
Uzaklar benimle bir dargın bir barışık
Yetmiyor varlığın sen olmaya
Aynalar dahi eğiliyor önünde ve yine yol
Sonra bakıyoruz güneş doğmuş
Gözlerini açıyorsun ay ışığı
Şehir uzakta kalıyor
Kapıyorum camları durgun bir ses
Dolanıp duruyor arabada ve arkama yaslanmış
Saçlarımı öpüyorum -benim saçlarım kısa
Son kez ötüyor kuşlar birkaç kanat çırpışı daha
Sen bile yetmiyorsun kendine
Kafamızda çiçekler açmış koparıyorum yaprakları
Koklayamıyorum bile uçup gidiyor
Son defa bakıyorum
Birkaç ışık ardından huzur
Duruyorsun ve dinliyorsun -iç uzay
Uzaklar çok yakın artık hüzün yıldız olmuş
Mavi griye çalıyor
Sona yaklaşıyoruz ki buraya başlangıçlardan geldik
Sen varsın ya sen çoğu kez yetmiyorsun
Neden sevdim seni bilmiyorum güzeldin belki de
Eskiden daha da güzel
Şehir artık uzakta kalıyor
Ki biz de uzağız artık
Rüzgâr yüzüne vursun sevgilim
Yol güzeldir.


21 Temmuz 2015 Salı

                                aşk hiç biter mi?             

        Merhaba! Temmuz sıcakları, bayram ziyaretleri, toplanamayan harçlıklar falan derken yine buradayım. Burada da ziyadesiyle bahsetmiş olduğum ''Gözlüklü Çocuk'' geldi aklıma, bayağı özlediğimi fark ettim. En çok da o zaman nasıl hayat dolu olduğumu ve onu nasıl temiz bi' aşkla sevdiğimi hatırlayınca, o günlerimi mumla arar oldum son birkaç günde.
        En son görüşmemizden bu yana yaklaşık iki buçuk yıl geçti. İki buçuk yıl içerisinde yalnızca bir kez Facebook'tan şu konuşmayı yapabildik:
''- Sizin Eren'le oynadığınız bir oyun vardı? Böyle deftere kareler çizip, ülke falan alıyordunuz?
 - Şehir kapmaca mı?
 - Evet, o! Bayağı uğraşıyordunuz, kare falan çiziyordunuz.
 - En sonunda da çöpe gidiyordu.
 - Evet, ne güzeldi o zamanlar ya.''
        Bu konuşmaya bakar bakar hüzünlerim arada, çünkü içinde binlerce ruh hâli barındırabiliyor.
        Şimdi bakıyorum da, gerçekten güzeldi onu sevişim. En sevdiği renk, hava durumu, tuttuğu takım, izlediği çizgi film, en sevdiği yemek, tatlı... Hepsi hâlâ ezberimde, hepsini hâlâ sayabiliyorum. Ama işte baktığım zaman geriye; ben 5 yıl boyunca onu sevdim, 5 yıl boyunca her sabah onu görürüm diye okula gittim. Şimdiyse bizi birbirimize bağlayan hiçbir şey yok. Ne aynı okuldayız, ne aynı yerlerdeyiz. Aynı gökyüzü altında, binbir farkla değişik hayatlar yaşıyoruz. Aynı gökyüzü altında, başka sabahlara uyanıyoruz. Tüm bunlara rağmen hâlâ onu en iyi tanıyan insan olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Sevmiştim, hem de çok. Bi' ara sırf en sevdiği renkler mavi ve turuncu diye, evde su içerken bile mavi ve turuncu bardaktan içerdim.
        5 yıl boyunca yoğun duygularla sevdiğim bu insan, günün birinde okuldan ayrıldı. İlk sene okula ziyarete geliyordu, birkaç dakikalığına da olsa görüyordum. Sonra zaman girdi araya, koptuk. Sonra, sonrası hiç olmadı. Bitti.
        Ondan sonra kimseye aşık olmadım. Arada hoşlandığım kişiler oldu ama bir kişi haricinde sevdiğim, bu kadar çok sevdiğim kimse olmadı. Ama şunu fark ediyorum ki, bi' daha kimse o günlerdeki kadar mutlu etmeyecek. Sürekli kafamda ''Bu acı geçiyor mu?'' sorusu yankılanacak. Hep bir acı, hep bir engel olacak arada. Tıpkı şu anda olduğu gibi. Tıpkı şu an sevme hâlinin beni bitiriyor olduğu gibi.
        Elimde ona dair yalnızca bir vesikalık fotoğraf ve bir küçük not var: ''Kalbin gibi kadar temiz bu sayfayı bana ayrıdığın için teşekkürler.'' Bir fotoğraf ve bir not. İlk aşktan geriye kalan iki güzel anı. Koca 5 yıla karşılık iki güzel şey. Tıpkı defter arasında kalan bir çiçek gibi.
        Aşk hiç biter mi?



     

4 Mayıs 2015 Pazartesi

                                ah küçücük gemi

       Merhaba! Odamın içine günbatımları doğuyor. Yeniden doğduğumu hissediyorum, oysa hepimiz sadece ölümümüze yaklaşıyoruz. Değil mi? Doğduğumuzdan bu yana nesnelliğini asla yitirmeyen nadir şeylerden biri; ölüm. Hepimiz bir gün tekrar toprak olmak adına yaşarız. Bizlere bahşedilmiş bu ömre, yapabildiğimiz kadar güzel şeyler sığdırmaya çalışırız. Ama bir gün öleceğimiz gerçeği, tüm o güzellikleri anlamsız bırakıyor. Bu anlamsızlığın derinliğine indiğimiz zaman, her şey bomboş kalır. Herkes gider ve her şey biter. Çünkü hepimiz bu gerçekliği bilerek yaşamışızdır.
        Ne büyük hayal kırıklıklarımız vardır, ne büyük kırıklar vardır içimizde, nasıl kırılmışızdır. Yürüdüğümüz onca yol, elini tutamadığımız onca insan ve gerçeklik payı imkânsız olan ne güzel hayallerimiz vardır. Fakat biter. Biz ölürüz. Bizimle birlikte bunca güzel şey de ölür. Yani genel olarak ölür böyle şeyler. Meselâ değiştirme şansım olsa, en çok sevdiğimi söylerdim insanlara. Sonuçta her zaman şansım olmuyor. Ve tabii ki de seçme şansım olsa Plüton'dan izlemek isterdim sizleri. Zirâ benim vatanım orasıdır.
        Ölüm bir sondur. Sonlar bir şeyleri başlatmak için de bizlere armağan edilmiş küçük çaplı yıkımlardır. Bu yıkımların altından ne kadarımızla sağ çıkabilirsek, o kadarımızla yeniden başlayabiliriz. Ben hiçbir zaman bi' şeylerin sonunu algılayamadım. Sürekli bardağın dolu tarafından bakarken, çoğu zaman o bardakların kırıldığını falan kaçırdım. Demem o ki, hiçbir zaman bir sonu ayırt edemedim. Sonra anladım ki; bir deve asla bir deve değilmiş. Bu yüzden eğer sonumuz olacaksa -ki elbette olacak- iyi bi' şeyler olsun. Bomboş geldiğimiz, bomboş yaşadığımız dünyadan giderken sonumuz kalsın yeryüzünde. Kazınsın. Çok şey istemiyoruz, değil mi? Tabii ki de çok şey istemiyoruz. Bu kadarını hak edebilecek kadar iyi olalım.
        Peki biz ölünce elma şekerlerimiz de ölür mü? Çünkü elma şekerleri ölürse sevgi de biter. Biz insanlarsa sevgisiz yaşayamayacak kadar aciziz. Yalnızlığımızı da kendimizle büyütürüz ancak sevilmeye hepimizin ihtiyacı var. Zaten varlığımız da, bize verilen küçücük bir sevgi tanesinden temellenir. Bize en çok temel gerekiyor.
        Bazen öyle zamanlardan geçiyoruz ki, gündoğumlarını kaçırdığımız her günden af dilemek adına günbatımlarına kendimizi bırakıyoruz. Öleceğimizi bilerek yaşıyoruz. Doğuyoruz, ölüyoruz. Öyleyse balonlarla gömün beni. Ruhum çiçeklere kök olmasın, gökyüzüne dolsun. Dönmem bir daha geri, deliyim. https://www.youtube.com/watch?v=nHoXYrhJTcs

23 Mart 2015 Pazartesi

                                   telâşeleriniz ve siz*

        Merhaba!Yine kendimle tezat düşen ve çelişen düşüncelerimin ardında boğulurken,iki perşembe öncesinden beri anlamaya çalışıyorum.Hayat güzel midir?Öyleyse neden?
        Çok uzun zamandır,tam anlamıyla mutlu olamıyorum.Sürekli yarıda kesiliyor bir şeyler ve neden böyle oluyor,fikrim yok.Bazı anlara takılıp kalıyorum.Yağmuru camdan izleyip öylece oturmak istiyorum.Hepinizin telaşı var,hızlı yaşıyorsunuz.Yaşadıklarınızın tadı bir andan siliniyor damağınızda.Ben böyle olsun istemiyorum.Nefes almak çok önemli.Günde kaç defa nefes alıyorsunuz?Bilmiyorsunuz.Çünkü yaşamayı ve değerini öğrenemediniz.Belki de büyürken unuttunuz.Belki de büyüdüğümde bende de aynı tesir olacak.Ancak şu konumdayken yapabildiğim de sadece bunu fark etmiş olmam.Çok kırılıyorum.Kendi parçalarımı da kendim topluyorum.Yaptığınız tek şey yanımda olmak.Hiçbiriniz yüreğimin yanında olmadınız.Ruhumun yanında olmadınız.O kadar uzun zamandır yalnızlar ki,kimse ulaşamaz büyük ihtimalle.Hayatta çok sevildim,yadsıyamam.Ama sevdiğim kadar sevilmedim.Bu bir gerçek.Kimse bunun olmadığını söyleyemez.Zira nicedir,insanların yanında olduğunu zannettiniz.Koca bir yalan uydurdunuz,şimdi de orada yaşıyor ve inanıyorsunuz.Oysa hepiniz birer birer öylesine zavallıca bir biçimde yalnızsınız ki,sadece etraftaki yalnızlık ''kalabalığınız'' ve ''dostunuz'' oluyor.
        Şu koca zaman ve uzayda,tek ihtiyacım olan güzel insanlar lakin mesafeler ve umursamayışlar var.Düşüncelerim ve duygularım konuşuyor ve siz de öylece bakıyorsunuz.Sorun şu:Görmüyorsunuz.Söyleyecek çok şeyim vardı,anlamadınız.Söylediğim çok şey vardı,dinlemediniz.Dinlemenizi ve anlamanızı beklemiyorum bundan sonra,bundan sonra beni sevmenizi ve değer vermenizi de beklemiyorum.Beklediğim tek şey var,bu gezegenden defolup Plüton'da yalnız başıma yaşamak.
        Hayallerime o kadar güzel uyuyorsunuz.Ama resmin içi,hiçbir zaman hayal ettiğim gibi olmuyor.Hiçbir zaman hazır gelmedi insanlar bana,kim varsa hayatımda kendime göre ölçtüm,biçtim,yonttum.Belki de bu sebepten sizi bu kadar muazzam görüyorum.Sadece yansımasınızdır belki.Hatta hepiniz koca bir hiçsinizdir ancak korkuyorum.Yalnız olmaktan ve kalmaktan o kadar çok korkuyorum ki.Karanlıktan ve yalnızlıktan öylesine korkuyorum ki,ifade dahi edemem.Belki de size bu kadar değer vermemin sebebi budur.Anlamıyorsunuz ama.Size ihtiyacım olduğunu anlamıyorsunuz.Yürüdüğüm her yolda ilerledikten sonra,ardıma bir bakıyorum yoksunuz.Elimi uzatsam tutacak kimse yok.Yere düşsem kaldıracak kimse yok.Çabuk öğreniyoruz hayatı,bu kötü.Oysa çocuk olmalıyken,biz hayatı öğrenmeye kalkıyoruz.Tek istediğim şey,hayallerimi kurmama izin vermeniz oldu bir süre sonra,lakin o kadar bencil çıktınız ki hayallerimde bile güzel insanlar olarak görmeme izin vermediniz kendinizi.Şimdi bu yazıyı hanginiz okuyorsa:Evet,hepinize kızgın ve çok kırgınım.Çünkü yaşarken,size verdiğim kıymetin onda birini vermeyi bırakın;hissettirmediniz.Yaşanmışlıklarınızı öylesine gizlediniz ki,sizi tanımama fırsat vermeden yarı yolda bıraktınız beni.İnancımı ve umudumu kaybettim.Sizin yüzünüzden gülen yüzümün ardına saklandım.İç dünyamı kilitledim,anahtarını boşluğuma sakladım.Fakat siz,hepiniz,istisnasız hepiniz öyle acımasızsınız ki,çok kırgınım.Çok kırılıyorum,beni çok kırıyorsunuz.Benim güzel dostlarım vardı,ancak hiçbiriniz yoksunuz şimdi.
        Ben çok özür diliyorum.Sizi sevdiğim için de,kurmaya çalıştığım ancak enkazında kayıplar verdiğim bu amaçsız insan için de.Siz hep daha iyilerini hak ettiniz.
        Siz böyle yapıyorsunuz ya,çok canım sıkılıyor.